28 Şubat 2025 Cuma

John Merriman'dan

Avrupa'nın 3 milyonluk Yahudi nüfusu, tüm Avrupa çapında özellikle de Doğu Avrupa'da hoşgörüsüzlüğe maruz kaldı ve sık sık zulüm gördü.

Yahudiler soyluluk unvanları taşıyamıyor, loncalara katılamıyor ya da beldesel makamlarda bulunamıyorlardı.

Birçok yerde arazi sahibi olabilmelerine rağmen, bazı Alman devletlerinde ev satın almak için özel izin çıkarmak zorunda kalıyorlardı.

Yahudiler Fransa'da, Doğu Avrupa'da ve Rusya'da tarımsal uğraşılardan ve belirli mesleklerden dışlandılar.

Habsburg monarşisi, Yahudilerin pazar günleri öğleye kadar evden dışarı çıkmalarını yasakladı ve 1745 yılında, birdenbire, Prag'da yaşayan binlerce Yahudi'nin kenti terk etmesini emretti.

Viyana'da ve Zürih'te, Yahudiler gettolara tıkılmışlardı; bazı Alman şehirlerinde de şehir surlarının içinde kalmalarına izin verilmiyordu.

İsveç hükümeti Yahudilerin sinagog inşa etmelerine 1782'den itibaren izin vermesine rağmen, Yahudiler ancak belirli kentlerde ikamet edebiliyorlardı ve Yahudi olmayan birisiyle evlenmeleri, arazi satın almaları ya da el işleri üretmeleri yasaktı.

Yahudilerin yapmalarına izin verilen meslekten birisi tefecilik olduğu için Lehistan, Rusya ve Ukrayna Yahudileri sıklıkla kendilerine borçlanan köylülerin öfkesini üzerlerine çekiyorlardı.

Lehistan'da, sıklıkla Katolik Kilisesi zulmün başını çekti; Yahudilerin Fısıh (Hamursuz) Bayramı'nda Hristiyan çocuklarını törenle kurban ettiklerine ilişkin dedikodular kulaktan kulağa yayıldı.

1762'de Ukraynalı köylüler, yüzyılın en kanlı katliamında en az 20.000 Yahudi'yi öldürdüler.

Ama yaklaşık 1750'ye gelindiğinde, Batı Avrupa sanki daha hoşgörülü bir döneme girmekteydi.

Zaten hoşgörüsüzlük, devlet kaynaklarını tüketen dönemsel ayaklanmalara yol açmıştı. Ama daha insancıl bir anlayış da hissedilebiliyordu.

Dinsel reformlara girişen hükümdarların bazıları, kendi otoritelerini pekiştirme arzusuyla hareket ettiler. 

Cizvitlerin bazı ülkelerden kovulmalarında durum böyleydi ve bu, papalar ile Katolik hükümdarlar arasındaki çekişmeyi yansıtıyordu. 

Cizvitler, Katolik Reformasyon'u sırasında bu tarikatın kurulmasından beri hep papalıkla sıkı fıkı bir ilişki içinde olmuşlardı. 

Eğitmen olarak kudretli soylu ailelerde ve Amerika kıtasındaki İspanyol, Fransız ve Portekiz sömürgelerinde büyük nüfuz kazanmışlardı. Katolik krallar, Cizvitleri otoritelerine karşı bir tehdit olarak algıladılar.

Portekiz'de, Kral V. João'nun sağlam iradeli bakanı ve Pombal markisi Sebastião (1699-1782), büyük soylu ailelerin ve Kilise'nin aleyhine monarşinin otoritesini güçlendirdi. 

Cizvitler, rejimi başka şeyler yanında Yahudi düşmanlığına ön ayak olmakla da suçladıkları zaman, Pombal da onları sömürge devletini fiilen yönetmekte oldukları Paraguay'ın yerli nüfusunu sömürmekle suçladı. 

Pombal, bu tarikatın krala suikast planladığı şeklinde uydurma bir suçlama öne sürdükten sonra, kral 1759'da Cizvitleri Portekiz'den kovdu. 

Pombal, on yıl sonra, bağımsız bir mahkeme olan Engizisyon'u bu statüden çıkararak, kraliyet mahkemesi hâline getirdi. 

Diğer hükümdarlar da bu yolu izlediler; 1764'te Fransa kralı XV. Louis de aynısını yaptı. 

Cizvitlerin en güçlü Katolik devletlerin bazılarından kovulmaları, ulusal kiliseler olarak kabul ettikleri kurumlar üzerindeki denetimlerini korumaya kararlı mutlak hükümdarlar karşısında papalığın gücünün azalmasını yansıtıyordu.

İspanya'da III. Carlos (saltanatı 1759-1788), üniversitelere, eğitim programlarına bilimi ve felsefeyi dâhil etmelerini emretti. 

İspanya, son kez 1781 yılında, sapkın dinsel inançlarla suçlanan bir kişinin idamını gerçekleştirdi. 

Ondan sonra Carlos, çok korkulan İspanyol Engizisyon'unu, yayıncılığın önüne bir dizi hukuki engel çıkaran bir kurum hâline getirdi. 

Portekiz ve Fransa kralları gibi III. Carlos da 1776'da Cizvitleri kovdu; bunun bir nedeni, Cizvitlerin eğitimi neredeyse tamamen tekellerine almalarının, monarşinin Kilise üzerindeki denetimine karşı tehdit oluşturuyor gibi görünmesiydi. 

İtalya'da, II. Leopold da ondalık vergiyi kaldırarak ve Engizisyon'u iyice kötürüm ederek Kilise'nin Toskana'daki otoritesini azalttı. 

Büyük Katerina'nın din konusundaki aydınca yaklaşımı, Rus Ortodoks Kilisesi içindeki ayrılıkçı Eski İnanışlılar ya da Eski Ayinciler (Staroveri) tarikatına resmen (ya da "hükümetçe") uygulanan zulme son vermesinde görülebiliyordu. 

1772'de Lehistan'ın ilk taksiminden sonra Yahudiler ilk kez çarlık yönetimi altına girdikleri zaman (bkz. Bölüm 11), Katerina ilk başta Yahudi tüccarları ve diğer kentlileri Hristiyan komşularıyla eşit konuma yerleştirdi. Ne var ki Katerina, protestolar sonucunda kısıtlayıcı önlemler almak zorunda kaldı; 1794'te Yahudiler için çifte vergilendirme getirdi. 

XVI. Louis, 1787'de Fransız Protestanlara medeni hakların çoğunu tanıdı. 

Büyük Britanya'da ise ertesi yıl Parlamento, Katolikler üzerindeki bazı kısıtlamaları hafifletti; yine de hâlâ kamu görevlerine gelemiyorlardı. 

Ne var ki, neredeyse 300 kişinin öldürüldüğü "Gordon protestoları" sırasında "Mülkiyete Hayır!" diye haykıran Londralı kalabalıklar Katoliklerin mal varlıklarına saldırdılar. 

Yine de 16. yüzyıldan beri İngiltere'de kurulan ilk yasal Katolik Kilisesi 1792'de Londra'da kapılarını açtı.



Protestan devletler, dinsel hoşgörüye en açık devletler olarak görünüyorlar-dı. Kuzey Alman devletlerinde ve İsviçre kantonlarında, feylesofların idealleri, 16. yüzyıldaki Reformasyon'dan doğup gelişen dinsel hoşgörüye destek sağladı. Dinsel hoşgörü arayışı, aydın Alman düşüncesinde önemli bir rol oynadı. Gott-hold Lessing, Nathan der Weise (Bilge Nathan) adlı oyununda (1779), tüm dinler-den kişilerin insanlık ailesine mensup olduklarını savundu. Katolik Avusturya'da II. Joseph'in sansürü gevşetmesi, Protestanlar için hoşgörü çağrısı yapan pek çok risalenin ve kitapçığın yayınlanmasına olanak verdi. Kralın yayınladığı Hoşgörü Fermanı (1781), Katolik olmayanlara bir ölçüde hoşgörü gösterilmesini sağladı. Ferman, bir "hoşgörü vergisi"nin külfetini çekmekte ve koşer (helal) et için harç ödemekte artık "özgür" olan Yahudileri de kapsıyordu. Joseph, bazı Yahudilere soyluluk da verdi ve bu yüzden diğer soyluların gazabına uğradı. Ayrıca, Protes-tanlar ilk kez Habsburg memuriyetlerine girebildiler.





0 yorumlar:

Yorum Gönder