24 Mart 2025 Pazartesi

Jean-Jacques Rousseau ve David Hume İlişkisi

18. yüzyılın en önemli düşünürlerinden Jean-Jacques Rousseau ve David Hume, Aydınlanma Çağı'nın iki parlak zihni olarak bilinirler.

Farklı felsefi yaklaşımlara sahip olsalar da, bir dönem yakın arkadaşlık kurmuşlardır. Ancak bu dostluk, kısa sürede yerini büyük bir anlaşmazlığa ve trajik bir ayrılığa bırakmıştır.

Bu makalede, Rousseau ve Hume arasındaki ilişkinin kronolojik gelişimini ve bu ilişkinin neden sona erdiğini inceleyeceğiz.

Rousseau, yaşadığı siyasi ve dini baskılar nedeniyle 1766 yılında Fransa'dan ayrılmak zorunda kalmıştı. Bu dönemde, Hume, Rousseau'ya İngiltere'de bir sığınak bulması konusunda yardımcı olmayı teklif etti. Hume, Avrupa'da büyük bir üne sahip olan Rousseau'ya hayranlık duyuyordu ve onun zor durumuna kayıtsız kalamamıştı. Rousseau da Hume'un teklifini kabul ederek, 4 Ocak 1766'da Hume, Rousseau'nun bir arkadaşı olan tüccar De Luze ve köpeği Sultan ile birlikte Paris'ten İngiltere'ye doğru yola çıktı.

Yanlarında Rousseau'nun evcil köpeği "Sultan" da bulunan bu küçük topluluk, Dover üzerinden 13 Ocak 1766'da Londra'ya ulaştı.

Hume, Rousseau'ya büyük bir misafirperverlik gösterdi ve ona Londra yakınlarında bir kır evi ayarladı. Başlangıçta, iki filozof arasında sıcak bir ilişki vardı.

Aydınlanma'nın insan doğasına dair en cesur iki kaşifi olarak tanımlanan Hume ve Rousseau, ortak ilgi alanları ve entelektüel sohbetlerle birbirlerine yakınlaştılar.

Ancak bu dostluk kısa sürede gerginleşmeye başladı. Rousseau, doğası gereği kuşkucu ve yalnız bir insandı. Ününün getirdiği ilgi ve alaka onu rahatsız ediyor ve her yerde komplolar arıyordu. Hume ise daha sosyal ve dışa dönük bir karaktere sahipti. Bu temel kişilik farklılıkları, zamanla aralarındaki iletişimi zorlaştırmaya başladı.

Gerginliğin artmasına neden olan önemli bir olay, Horace Walpole tarafından Rousseau'nun aleyhine yazılan ve Hume'a atfedilen sahte bir mektuptu. Bu mektup, Rousseau'nun zaten var olan şüphelerini ve paranoyasını daha da körükledi. Rousseau, Hume'un kendisine karşı gizli bir plan içinde olduğuna ve İngiliz aydınlarının onu itibarsızlaştırmaya çalıştığına inanmaya başladı. Bu güvensizlik, Rousseau'nun Hume'a karşı suçlayıcı mektuplar yazmasına yol açtı.

Hume, Rousseau'nun bu suçlamaları karşısında büyük bir şaşkınlık ve hayal kırıklığı yaşadı. Kendisinin en iyi niyetlerle yardım etmeye çalıştığı Rousseau'nun kendisine bu şekilde davranması, Hume için anlaşılmaz bir durumdu.

Hume, arkadaşlarına yazdığı mektuplarda Rousseau'nun akıl sağlığından şüphe duyduğunu ifade ediyordu.

Bu olaylar, iki filozof arasındaki ilişkinin onarılamaz bir şekilde kopmasına neden oldu.

Ekim 1766'da Hume, yaşanan tartışmanın kendi versiyonunu Fransızcaya çevirterek Fransa'da yayınladı. Kasım ayında ise bu metin İngiltere'de de okuyucuyla buluştu. Grimm bu olayı kendi yazışmalarına dahil etti. Rousseau ise bu olaylar karşısında sessiz kaldı ve Fransa'ya dönmeye karar verdi.

22 Mayıs 1767'de Rousseau ve Thérèse, Dover'dan Calais'e doğru yola çıkarak İngiltere'deki bu talihsiz dönemi sonlandırdılar.

Rousseau'nun İngiltere macerası ve Hume ile olan ilişkisi, her iki düşünür için de zorlu bir deneyim oldu.

Bu trajik ayrılık, Aydınlanma Çağı'nın iki büyük isminin farklı kişiliklerini ve felsefi yaklaşımlarını gözler önüne sererken, dostluğun karmaşıklığını ve kırılganlığını da bir kez daha hatırlatmıştır.

Hume, bu olayın ardından büyük bir üzüntü duyduğunu belirtirken, Rousseau ise hayatının sonuna kadar Hume'a karşı olan güvensizliğini korumuştur. 

0 yorumlar:

Yorum Gönder